Dost acı söyler hatırlatması ile başlayalım söze.
Çünkü biraz acı konuşacağız bugün.
Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru yaklaşırken, yarışın adaylardan ikisinin arasında geçeceği, Erhürmani le Tatar’ın başa güreşecekleri artık kesinleşti.
Her iki aday da Kıbrıs konusunda öne çıkan açıklamalarda bulunuyorlar.
Erhürman “federasyon” darken bunun iki devletli olacağını, Tatar ise “iki devletli çözüm” darken bunun federasyon olacağını söylemiyor.
Ama bu noktadan hareketle her ikisinin de aslında aynı şeyi söylediği sonucuna varamayız.
Çünkü aralarında sonuca varma yoluna ilişkin ciddi ayrılıklar mevcut.
Tatar müzakereye başlamak için iki devletliliğin kabulünü şart koşuyor.
Oysa Erhürman iki devletliliğe çözümle ulaşılabileceğini, bunun için de müzakerelerin başlaması gerektiğini söylüyor.
Diğer başka noktalara girmeden bu yönde devam edelim.
Çünkü aslında her ikisinin de tezi umutsuz.
Rum Yönetimi’nin masaya oturmadan iki devletliliği kabul etmesi ne kadar zorsa, masaya oturduktan sonra da kabul edeceklerine inanan pek yok.
Bu da bizi bir açmaza değil, yeni politikalara yönelten bir somut gerçektir.
Türkiye yetkilileri artık yeni politikalara ihtiyaç olduğunu ve KKTC’nin tanınmasının zamanının geldiğini söylerken hareket noktaları yukarıda ortaya koymuş olduğumuz açmazdır.
Türkiye bu açmaza Kıbrıs Türk halkının artık mahkum edilmemesi gerektiği vurgusu yaparken ne yazık biz kendi içimizde bu gerçeği henüz tam anlamıyla idrak edebilmiş değiliz.
Seçim sürecinde şimdiye kadar ortaya konulan söylemlere baktığımızda da durumun gelecek adına çok ümit vaat etmediğini de görüyoruz.
O nedenle de bu yazının başlığı o şekilde oldu.
Erhürman Kıbrıs konusunda değil ama başka siyasi mülahazaların yaratacağı etkiyle bu seçimi kazanabilir.
Sonuçta bu konuda sözü halk söyleyecek.
Ama ne yazık ki Erhürman’ın politikasının başarı şansı yok..!
O nedenle de bir sonraki dönemde olacakları şimdiden söyleyebiliyoruz.
Erhürman Kazansa Bile Beş Yıl Sonra Kaybedecek…





