1. Haberler
  2. Kıbrıs
  3. İlk hata saflığın, sonrakiler suçun üründür…

İlk hata saflığın, sonrakiler suçun üründür…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aziz Kent ya da daha popüler ismiyle Con Aziz…

Kendini tanıtırken, Dilliroluğuyla gurur duyduğunu, göğsünü gere gere söyler.

Tam 91 sene önce, babası madende çalıştığı için Dillirga’ya sınır, Fugasa’da yaşama merhaba dedi. Ancak kendini hep Dilliro gördü. Çok büyük bir ihtimalle, köyde ebe bile olmadığı için Fatma anacığı, doğallığın en ucunda, kendi sancısıyla baş ederek onu dünyaya getirdi.

EOKA başladığında Poli’de yaşıyor, Limni madenlerinde tercüman olarak çalışırdı. Bölgedeki Volkan örgütlenmesinde kader arkadaşı Lisani Ahmet Çavuş, EOKA tarafından öldürülünce, canını kurtarıp Londra’ya gitti.

Dillirga nere, Londra nere?

Mahalli ligin alt sıralarından, şampiyonlar ligine gitmek gibi.

Zor ve riskli yollardan geçti.

Kıbrıs’a ilk yatırımı, Köşklüçiftlik’teki Diken apartmanıydı.

Sonra, 1974 öncesi Lapta’da Celebrity Oteli yapmak istedi. Türk koçanlı arazide.

Öyle zorluklar çıkarıldı ki sonunda gerçekten Makarios’un elini öperek izin alabildi. Ancak, Makarios’un elini içinde küfrederek, vicdanından bir defalığına özel izin alarak öptü.

***

Espri yapıp, “Abi, 56 senedir, 35 yaşındasın” derim.

Doğruya doğru bedensel yıpranmaya karşılık, düşünsel kapasitesi, en çok kırklı yaşlarda.

Özellikle Kıbrıs sorununu yakından izler, Cyprus Mail’deki yayınlara yorumlarıyla yanıt verir.

Dün telefonda konuştuk.

“Kıbrıs’ın başına ne geldiyse Rumların ENOSİS sevdasından geldi. İlle Kıbrıs, Elen adasıymış ve Yunanistan’a bağlanmalıymış. Hâlâ akıllanmazlar. Konuştuğum Rumlara sorarım. Kıbrıs neden Yunan adası olsun da Kıbrıslıların adası olmasın? Milli kimliklerimize, dilimize, dinimize saygı duyarak, Kıbrıs’a, Kıbrıslılar olarak sahip çıkmayı becermek lazım.”

Aziz Kent’in bunları söylerken, çok samimi ve gerçekçi olduğunu fark ettim.

Bu satırların yazarı olarak, her fırsatta, Kıbrıs sorununda suç paylaşımı yapılsa her zaman Rum tarafının çok ağır bastığını yazar, söylerim. Bu fikrimi değiştirecek bulgu henüz bulamadım.

***

Kıbrıs konusunda çözüm yönünde trafik kızışınca Rum tarafından yükselen endişeler sürpriz değil. Ancak bu ülkeye taraflarca kabul edilir, kalıcı bir barış gelmesini çok çok isteyen biri için ciddi bir üzüntü kaynağıdır.

Kıbrıs’ın son 60-70 yıllık dönemi, tüm siyasi unsurlar için sınavlarla doludur. Sağdan en sola kadar herkes oturduğu sınavı ve aldığı notu çok iyi biliyor.

Rumların ENOSİS ideali Kıbrıslı Türklerle ortak mücadele önündeki en büyük engeldi. İngilizlere karşı verilen mücadelenin amacı adanın Yunanistan’a bağlanması olunca, Kıbrıslı Türkler o mücadelenin saflarında nasıl yer alabilirdi?

1974’e kadar yaşanan sıcak gelişmelerde kaybeden taraf Kıbrıslı Türkler oldu.

1974’te bu kez tekerlek ters döndü, Rum tarafı öyle bir tokat yedi ki terazinin eşitliğe gelmesi bir yana kayıplar bakımından Rumların terazisi çok ağır bastı.

Bu satırların yazarı olarak asla, “Yukarıdaki gonnora yemez, oh gelsin!” basit yaklaşımına sempati duymadım. Aksine çektikleri acıyı, daha önceki deneyimlerle hissettim.

Yeniden o acılar yaşanmasın diyerek de kalıcı barışa giden yolda mücadeleye karınca kararınca omuz vermeyi sürdürüyorum.

***

Rum toplumundaki siyasi yapı ve toplum kesitleri içinde AKEL’in tavrını her zaman için daha bir duyarlılıkla izledim. Şimdi hayatta olmayan GKRY eski başkanlarından ve AKEL Genel Sekreteri Hristofias’la 2001 yılında yaptığım ve KIBRIS Gazetesi’nde yayımlanan sohbetimizde ENOSİS’le ilgili AKEL’in geçmiş tavrını sorduğumda yanıtının şu bölümünü özellikle olarak not etmiştim:

“Enosis” davası tarihsel bir olgu olarak algılanmalı ve bunun değerlendirilmesi tarihe ve tarihçilere bırakılmalıdır. “Taksim” de aynı biçimde değerlendirilmelidir. Geçmişi silmiyoruz, fakat bakışlarımızı geleceğe çevirmeliyiz. Geçmişin acı deneyiminden gelecekte de aynı şeyleri yaşamamak için dersler çıkarmalıyız. Eğer Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk halkımızı bugünkü felaket durumdan kurtarmak istiyorsak hepimiz her tür samimiyetimizle açıklamalıyız: Taksim konusu olmadığı gibi Enosis konusu da yoktur. Kıbrıs ne bir ikinci Helen devleti olarak yaşayabilir ne de Ankara’nın protektorası, himayesinde ve Anadolu’nun bir uzantısı olarak yaşayabilir. Biz, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonu öngören ve “Enosisi” ayrılıkçılığı, başka bir devlete bağlanmayı ve her tür taksimi “YASAKLAYAN” BM kararlarını kabul ettiğimizi açıklıyoruz.”

***

Yaşanan bunca deneyimden sonra adaya kalıcı barışın gelmesi için adanın iki yarısında tüm politikacıların, özellikle Rum liderliğinin popülizmden uzak, varılacak çözümün çerçevesini yüreklilikle halka söylemeleri zamanıdır. Bugüne kadar eğer bu yapılabilmiş olsaydı çözüme her iki taraf çok daha hazır olacaktı.

***

Unutmayalım, ilk hata saflığın, sonrakiler suçun ürünüdür.

İlk hata saflığın, sonrakiler suçun üründür…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin
Bize Katılın