Bu ülkenin en güzel mevsimindeyiz.
Havalar oldukça sıcak geçen bir yaz mevsimin sonrasında serinlemeye, bizler de nefes almaya başladık.
Artık sabahları güne daha serin ve ferah başlayabiliyoruz.
Akşamları yine açık hava mekanlarındayız ama bu sefer elimizde çok kalın olmasa da üzerimizi takviye edecek bir üstlük oluyor.
Tam da bize göre bir havadayız..
Sonbahar…
Teoman’ın “İstanbul’da Sonbahar” şarkısına nazire yapan bir havamız var.
İşte tam da bu güzel havalarda bir seçim yapıyoruz.
Gece gündüz çalışan siyasiler kendi adaylarının seçilmesi için uğraşmakta.
Siyaset hepimizin malumu insan odaklı bir iş.
İşte bu insan odaklı işin ortasında mevsim sonbahar havalar da tam kıvamında.
Ama siyasetin havası böyle değil.
Atmosferin üst tabakası oldukça keskin bir kıvamda.
Üst atmosferde esmeye başlayan rüzgarlar giderek şiddetlenmekte.
Henüz yayılma eğilimi yok.
Seçimi bekliyor.
Seçim biter bitmez üst atmosferdeki soğuk ve fırtınalı hava siyasetin tamamına hakim olacak.
Tam bir cephe sisteminin etkisinde kalacak siyaset.
Yani herkesi aynı hava koşulları etkileyecek.
Kazanan ve kaybeden diye ayırmayacak.
Bunun tek nedeni de akıllarda hala genel seçimlerin olmasıdır.
Kabul edelim, cumhurbaşkanı seçimi tek başına aslında kimsenin çok da umurunda değil.
Sadece ve sadece genel seçimlere yapacağı etki göz önünde tutularak bu kadar popüler oldu.
Yoksa artık kimse Kıbrıs konusunu bu ülkenin en önemli konusu zannetmiyor.
Ekonomi en önemli konumuz ve en doğrusu da budur.,
Ardından eğitim, ulaşım, tarım gibi diğer konular sıralanmakta.
O nedenle de cumhurbaşkanının kim olduğu ve ne yapacağı çok da önem verilen bir konu değil.
Herkesin gözü kulağı cumhurbaşkanı seçimi sonrasında tarihi netleşecek olan erken genel seçimde.
Tüm partilerimiz de bu durumda seçmenlerimiz de bu durumda.
Cumhurbaşkanı seçimi sonrasında partilerimiz erken seçim çanlarını kendi içlerinde çalmaya başlayacak.
Genel başkan krizi yaşayan da olacak, aday belirleme kriterleri için savaş çıkacak olan da göreceğiz.
Taşlar yerine oturacak..
Çok güzel olacak…
