Bu “arka bahçe” ifadesi kadar beni rahatsız etmiş bir başka ifade var mı bilemem.
Varsa da şu an aklıma gelmedi.
Ama arka bahçe ifadesi gerçekten çok rahatsız edici bir içeriktir.
Son günlerde özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yürürlüğe koymaya çalıştığı yeni politikasında bu ifadeye çok fazla yer verdiği anlaşılmakta.
Kendisine yakın coğrafyadaki ülkelerin yanı sıra binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelere dahi bu davranış biçimi uygun gören bir yönetim ile karşı karşıyayız.
Hatta biz bile, yani Kıbrıs, bu bakış açısından nasibimizi almaktayız.
Bunun tek sorumlusu da Güney’deki yönetimdir.
Rum komşularımızın bu konuda maşaallahı var, kimi görseler ülkeye davet etmekteler.
Rusya ile başlayıp, ardından Fransa, İsrail ve Almanya gibi ülkelerle devam eden muhabbete ABD’yi de kattılar.
Hele ki ABD ile koşulsuz bir ilişki biçimine geçtiler ki bölgesel gelişmeleri göz önüne aldığımızda bunun ne kadar büyük riskler içerdiğini görebiliriz.
Hal böyle olunca da Amerikan Yönetimi Kıbrıs adasını arka bahçe sınıfına dahil etmiştir artık.
ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın son açıklaması bunun teyidi niteliğindedir.
Peki şimdi ne olacak..?
Anlatalım…
Yarın bir müzakere masası oluşumu gerçekleşirse, masada ABD de olmak isteyecektir.
İşte o zaman işler çığırından çıkacaktır.
Çünkü aynı masada hem Avrupa Birliği’nin (AB) ve hem de Rusya’nın da gözü olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.
Sonuç olarak masa formülü imkansız derecesine evrildi.
Ya ABD de çark edecek ya da diğerleri de masaya oturacak.
Ama masada o kadar çok sandalye yok, olmamalı da..!
Bakalım diğer bölgelerdeki gelişmeler nasıl şekillenecek ve Amerikan Yönetimi’nin dikkati nerelere yönelecek.
Belki başka bir ilgi alanı bulurlar ve bizi rahat bırakırlar.
Yoksa işimiz çok zor…
Bu “arka bahçe” ifadesi kadar beni rahatsız etmiş bir başka ifade var mı bilemem.
Varsa da şu an aklıma gelmedi.
Ama arka bahçe ifadesi gerçekten çok rahatsız edici bir içeriktir.
Son günlerde özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yürürlüğe koymaya çalıştığı yeni politikasında bu ifadeye çok fazla yer verdiği anlaşılmakta.
Kendisine yakın coğrafyadaki ülkelerin yanı sıra binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelere dahi bu davranış biçimi uygun gören bir yönetim ile karşı karşıyayız.
Hatta biz bile, yani Kıbrıs, bu bakış açısından nasibimizi almaktayız.
Bunun tek sorumlusu da Güney’deki yönetimdir.
Rum komşularımızın bu konuda maşaallahı var, kimi görseler ülkeye davet etmekteler.
Rusya ile başlayıp, ardından Fransa, İsrail ve Almanya gibi ülkelerle devam eden muhabbete ABD’yi de kattılar.
Hele ki ABD ile koşulsuz bir ilişki biçimine geçtiler ki bölgesel gelişmeleri göz önüne aldığımızda bunun ne kadar büyük riskler içerdiğini görebiliriz.
Hal böyle olunca da Amerikan Yönetimi Kıbrıs adasını arka bahçe sınıfına dahil etmiştir artık.
ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın son açıklaması bunun teyidi niteliğindedir.
Peki şimdi ne olacak..?
Anlatalım…
Yarın bir müzakere masası oluşumu gerçekleşirse, masada ABD de olmak isteyecektir.
İşte o zaman işler çığırından çıkacaktır.
Çünkü aynı masada hem Avrupa Birliği’nin (AB) ve hem de Rusya’nın da gözü olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.
Sonuç olarak masa formülü imkansız derecesine evrildi.
Ya ABD de çark edecek ya da diğerleri de masaya oturacak.
Ama masada o kadar çok sandalye yok, olmamalı da..!
Bakalım diğer bölgelerdeki gelişmeler nasıl şekillenecek ve Amerikan Yönetimi’nin dikkati nerelere yönelecek.
Belki başka bir ilgi alanı bulurlar ve bizi rahat bırakırlar.
Yoksa işimiz çok zor…
