Kıbrıs aşığı Hamdi Bey ve Anonim şirketler ortaklığı hisseli harikalar kampanyası bunun adı.
Kıbrıs siyaseti Hamdi Bey’in telefonunu kim açacak mücadelesidir.
Hamdi Bey’in kim olduğunu açıklayacağım, sabredin.
Kıbrıs sorunu/meselesi kar marjı yüksek bir sektör.
Onun dışında Kıbrıs sorunu:
“Yahu, adam Baf’da mahralarda yaşardı. Bir harp oldu, bu yanı geşdi.
Urumun villasını kapışari edincaydık,
adam zaander gendini” çekememezliği
“Leymosun kövlerinde bicez eşşeciği yoğudu üşo desin genne, da bu yanı geçincaydıg alaman beygirine biner.” Kıskançlığı.
“Buyanda galan, göşmennig edmeyen, malından evinden mahrum galmayan yerli Gıbrızlılar da, o şu urumun yanında ırgatıdı, onnar da urumların iğneglerini, davarını eşyalarını ganimetledi. Haramınan, ganimetinan insan oldu zannedeller” hazımsızlığı..
Hela/hela 1975’de devlet eliynan getirildiler şu. Götünde bir gara şalvarı, bir da tahda gaşa valiziynan gelen o garasakallar da, meccani mal saabı oldu.” kibr meselesidir aslında.
Yani Kıbrıs sorunu, siyasi sorundan ziyade, çiftçi toplumken aniden memur topluma geçiş şımarıklığı ve travmasıdır.
Kin, nefret kıskançlık ve kibir meselesidir Kıbrıs kaosu.
İstisnai kişi ve partileri tenzih ederekten..
Kıbrıs’ta birbirinin aynısı iki siyasi/ekonomik sektör mevcut.
Barış yanlısı veya karşıtı olmak.
İkisinin de beslendiği odaklar var.
İkisi de kar marjı çok yüksek bir işletme gibi.
İki siyasi taraf da, rüzgarın esiş yönü ve kuvvetine göre aynı veya farklı güçler tarafından finanse edilip desteklenir.
Bu sektörlerde sağ/sol farketmeksizin hangi taraf olduğunuzun ve ne tür bir siyasi/işletme hayalinde olduğunuzun da bir önemi yok.
İktidar olan her parti er ya da geç hep aynı gazeli okur.
En önemli mesele seçimi kazanıp, kar/marjını yüksek tutup, en kısa yoldan köşeyi dönmek.
Bu açıdan her iki tarafta kaybetmiyor, sürekli kazanıyor. Arada olan halka oluyor.
Kıbrıs Siyaset Sektörü’nde çözüm veya çözümsüzlük fark etmeksizin kazanacak olan kesim de mevcut…
Mesela, İki tür gazetecilik var K. Kıbrıs’ta.
Bu gazetecilik türlerinden biri çözüm ve birleşik Kıbrıs siyaset romantizmini şiar edinmiştir.
Diğeri ise Birleşik Kıbrıs hayalinden ziyade bağımsız KKTC rüyası/destanı üzerinde
Epik şiirler üreten hayalperestlerdir.
İşine, çıkarına ve duruma göre ve paranın kaynağına göre fırıldak gibi yön/görüş/duruş değiştiren gazete/radyo/tv ve/veya kişiler de bolca var.
Her iki taraf da..
Birey, siyasi partiyi, siyasiler de kişiyi/özel sektörü destekler. Tuhaf bir kısır döngü bu.
Sponsorlar ve sendikalarca maddi olarak desteklendikleri sürece.
Bu uğurda bildiriler yayınlamak, köşe yazıları yazmak, algı operasyonları üretmek.
Çıkarlarına göre propagandalar tertip edip protestolarda bulunmak.
Milli görüş ve duyguyu küçümsemek ve veya tam tersi yüceltmek.
Bayrağı paçavra, devleti ceberut, ülkeyi mandıra diye nitelemek.
Ve veya tam aksine, hayat belirtisi vermeyen bir ceset/devlet yapısına, suni teneffüsle hayata döndürme çabası gütmek gibi ütopik, halüsinasyon görürler.
Che tişörtü giyip, emperyalizm bayrağı taşımamın yanında..
Kıbrıslılık Mikro/milliyetçiliği yaparken..
Sosyalist/komünist devrimci olduklarını iddia edenlerin, diğerlerini, sağı, faşist ilan etmeleri gibi komik refikler bunlar.
Hukuku zayıf ve hatta yok varsaymak.
Her fırsatta devlet faaliyetlerini küçümsemek.
İnsan/işçi/emek sömürüsüne karşı üç maymunu oynamak.
Ve:
İnsan hakları savunuculuğu yaparken karşıt görüş insanların düşünce ve duruşlarına faşistçe saldırarak onları faşist ilan eden karikatüristik karakterlerden ibaret sanrı Tanrılar da var.
Oysa, siyasi yönelimi ne olursa olsun faşizmi tetikleyip ateşleyen kişi, en adi faşistten daha da adi bir faşist değil midir?
Kıbrıs Sağı ise, ortada hiç bir sorun yokmuş gibi davranır. Gül bahçesinde bülbül edasında daldan dala dolanır.
Seçimden seçime oy almak için bir mücadele girer. Milletvekilleri seçilene kadar birbirini yer, seçilirlerse de ülkemin kaymağını yer.
Aslında Kıbrıs’ta sağ siyaset de, sol siyaset de keyfi hazlarla dolu, bol fantezili bir mastürbasyon harem/alemine benzer.
Her iki yön siyaseti de bal etmez arı gibidir, çünkü, dolaştıkları, medet umdukları çiçeklerin polenleri ancak kendilerine yeter.
Kısacası siyasi partiler ve halk milletvekillerini seçer, milletvekilleri de kendi aralarında ülkeyi yönetecek bir yönetim kurulu belirler.
Yönetim kurulu da, başına bir baş seçer.
O, boş/başa, Başbakan derler.
Başbakan fabrikanın makamına geçer, koltuğuna oturur, şöyle bir odayı süzdükten sonra ülke/fabrika kasasını açar.
Kasa tamtakır kuru bakır.
Fabrikada/ülkede, bir sürü, gereksiz, angarya işlere bakan “Bakan” unvanlı kişiler vardır.
Bu hiç bir şey üretmeyen, kar etmeyen fabrikanın/ülkenin farklı alanlarında sorumlu Bakan, Müsteşar, Genel Müdür, Müdür, Müdür Yardımcısı ve boş beleş maaş çeken Müşavirleri…
Ve daha nice Şube Amirleri, Baş Mühendisleri, başka/başka baş türleri. Başkatip’leri, Memurları, odacıları, hademeleri, işçi/başı,
işçi, bekçi, çoban, ve vs. giden maaşlı hiyerarşi silsilesi maaş bekler.
Diğer yandan ülke gerçekleri bambaşkadır.
İşsiz/aşsız, aşksız olan vatandaşları.
Bir evvelden çocuğunun karnını duyurmakta zorlanan babaları. Kocasının çektiği sıkıntıyı çocuklara hissettirmemek için çırpınan anaları, fakiri/fukarası, garibi/gurebası boş yere çare arar/bekler durur.
Peki onları düşünen, umursayan, hesaba katan. Hayatlarını ucuzlatıp geçincelerini kaale alıp gaile edinen yönetici var mı?
Cık, yok.
Çünkü TL kontrolü ve ekonomik politikalar yerel Boş’bakan ve kabilesinin, pardon, kabinesinin elinde değildir.
Madem öyle, ister sağ olsun ister sol, seçilen bu seçkinler KKTC fabrikasına/ülkesine üretim yaptırıp madem kar ettiremeyecek!!
Bu seçim telaşı veya kavgası niye?
Seçilen KKTC Boş’bakanı koltuğuna oturur. Bakar ki ülke kasasındaki fareler bile aç/açıkta. Yönetim ve iktidar gücü için de para gerek.
Fabrika zaten zararda, taşıma suyla dönen tekerlek nasıl dönmeye devam edecek peki?
Ahali aç bilaç!!
Sonra masadaki gara telefon çalar,
arayan Hamdi Bey’dir.
Ona, bazı evrakları imzalayıp, bazı talimatları yerine getirirse. Kıbrıs politikasında ortak çıkarlar karşılığı yardım sözü verirse.
Batan fabrikanın/ülkenin KONGORDTO ilan etmemesi için verebileceği para miktarını vaadeder.
Sn. Baş’boş’bakan, boş olduğunu bildiği kutusunu açma taraftarı gibi görünür.
Kutuda daha yüksek bir meblağ olduğunu hissettiğini iddia eder. Yakan, kutu/kasa boştur. Buna adından ve unvanından daha emindir.
Hamdi beyin teklifi çantada keklik gibidir.
Bu arada Hamdi “Allah’a şükreden kanaatkar, itaatkar kişi, mümin” demektir.
Kim kime itaat ediyor, kim kimi ütüyor, kandırıyor orası muamma gibi lanse edilir. Oysa tinyoz da huello da bellidir.
Hamdi Bey bizimkileri, bizimkiler Hamdi Bey’i kaz yerine koyar.
Kul kim? Hamd eden kim?
Hamdi bey kim, bilmem, onu bir tek Acun bey tanır/bilir.
KKTC’nin casino, kumar, uyuşturucu, kara para aklama, mafya gelirlerinin kaymağını cukkalayan ortağın ta kendisidir.
Hamdi Bey devlet midir, hükumet mi, nasıl bir otoritedir, Acun Bey’in adamıdır, o bilir!
Acun Bey kim?
Kendileri, KKTC’den de zengin bir gazeteci, programcı, işadamı tüzel kişidir.
Tüm bu yazdıklarım şaka gibi gelse de, ki değil. Bir KKTC yönetim, çözüm, sektör, kazanç siyaseti/körebeliği oyunudur.