Kaç gündür kaleme aldığım yazılarımda neden ülke iç siyasetinde yaşananlara değinmediğim yönünde çeşitli soru ve sitemlere maruz kaldım.
Doğrusunu söylemek gerekirse kaleme almaya değecek bir durum bence ortada yoktu.
Bu ülkede daha önce de seçim yasaklarına 1 kala yapılan vatandaşlıkları gördük, önce dağıtılan ve sonra iptal edilen “T” izinlerini de gördük.
Yapılanlara kendileri dahil olmadığı için partisini istifa ile tehdit edenleri de hep birlikte görmedik mi..?
Sizin anlayacağınız “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” durumları.
Açıklamalar ortada.
Gerisi dedikoduya dayanan konuşmalar ki benim dedikodu üzerine yazı yazmadığımı herkes iyi bilir.
Duyum başkadır, dedikodu ise başka…
Yazmadım, yazmayacağım da.
Onun yerine Güney Kıbrıs’taki bazı durumları yazdım.
Buna kızanlar da oldu.
“Ülkemiz dururken neden Rum’u yazıyorsun” diyen de oldu.
Ve geldik bugüne dayandık.
Dün öyle bir durum yaşandı ki artık ortak gündemimiz var.
Rum hükümeti geçiş kapılarında önce geçişleri durdurdu. Sonra KKTC kimlikleri ile olmaz dedi. Ardından hepsini yalanladı.
Ama oldu. Önce geçişleri durdurmayı sonra da KKTC kimlikleri geri çevirmeyi uyguladılar.
Sonra da vazgeçip tuhaf bir açıklama ile durumu geçiştirdiler.
Belli ki planladıkları bir şeyler var.
Bence tamamen Schengen üzerine yeni yazılımları uygulamaya koymaya başladılar.
İlk gün dün idi ve başlangıçta bir takım aksamalar oldu.
İşin iç yüzü belki de ben bu yazıyı tamamlamadan ortaya çıkacak.
O ayrı bir mesele.
Ama bence esas mesele konunun Güney Kıbrıs’ta nasıl yankı bulduğudur.
Rum kamuoyu yaşananlara bizdeki kadar ilgi göstermedi, tepki ise hiç olmadı.
Elbette ki yanlış olan onlardaki durumdur.
Ama esas işaret yönü her iki tarafta ortak olaylara bu kadar uzak bir duruş sergilenmesidir.
Rum hükümeti bir şeyler uyguluyor, elbette ki Kıbrıs Türkleri üzerinde, ve Rum halkı buna seyirci kalıyor.
Aynı 1963’ten 1974’e kadar geçen sürede yaşananlar gibi..
Öyle değil mi..?
Tamamen öyle..!
Hadi bakalım buyurun seçime…
En Sonunda Ortak Gündemimiz de Oldu…





