Vakanüvis, 27 Mayıs Askeri Darbesi’nde yapılan zorbalıkları ve yaşananları mercek altına aldı.
ensonhaber.com
Vakanüvis
Çok partili hayata geçişle birlikte milletin teveccühünü kazanan Demokrat Parti, on yıl boyunca seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı.
Bu durum, DP’nin önü dikta yöntemleriyle, kanlı darbeyle kesilmeseydi daha da sürecekti. Ancak darbeciler buna müsaade etmedi. 27 Mayıs kanlı darbesini ülkeye yaşattılar.
Bu durum zaten yeterince kötüydü ama sanki bu yetmezmiş gibi 27 Mayıs darbecileri daha birçok rezilliğe, alçaklığı da imza attılar.
Gayrimeşru yönetim
27 Mayıs 1960 sabahı ordu yönetime el koydu. 38 subaydan müteşekkil Milli Birlik Komitesi ülkeyi idare ettiğini ilan etti. TBMM feshedildi, siyasi faaliyetler askıya alındı. Darbenin gerekçesi, “Demokrat Parti’nin ülkeyi bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü”ydü.
Darbenin ardından emekli olarak İzmir’de yaşayan Orgeneral Cemal Gürsel Ankara’ya davet edildi ve Milli Birlik Komitesi’nin başına geçirildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Demokrat Partili bütün milletvekilleri ve bazı yöneticiler tutuklandı.
İçişleri Bakanı dayanamayıp intihar etti
Daha darbenin ilk saatlerinde insanlık dışı tutumlarını ortaya koyan darbeci alçaklar, İçişleri Bakanı Namık Gedik’i o kadar hırpalamışlardı ki, eski bakan Harp Okulu’nda kapatıldığı odada camdan atlayarak intihar etmişti.
Tutuklular, Yassıada’ya gönderilmişti. 14 Ekim 1960’ta başlayan ve Yassıada Spor Salonu’nda görülen davalar, 11 ay 1 gün sürmüştü. Kendisine “Yüksek Adalet Divanı” diyen, aslında ise cuntanın Demokrat Parti’de ortadan kaldırılmasına karar verdiği isimlerin infazıyla vazifeli olan heyet, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Süreç içerisinde bu sayı üçe inecekti.
Menderes’in evinin kapısına ‘idam ilanı’ asıldı
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 tarihinde, Başbakan Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edildi. Zorlu ve Polatkan’dan bir gün sonra idam edilen Adnan Menderes’in, infazından 9 gün sonra evine gidilerek, kapısına idam hükmünün bir sureti asıldı.
İpin parası aileden istendi
Darbecilerin alçaklıkları bununla da sınırlı kalmayacaktı. Merhum Menderes için kullanılan ip ve idam gömleğinin bedeli ile cellat ve imamın ücretleri de aileye fatura edilecekti. Utanmaz darbeciler ayrıca Menderes’in son gün yiyip içtiklerinin parasını da isteyeceklerdi. Bütün bu yürek kanatan muamelelerin muhatabı ise Adnan Menderes’in eşi Berin Menderes ve çocukları olmuştu. Bu arada, aile acısıyla uğraşırken bu ödemeyi biraz geciktirince eve icra bile gönderilmişti.
Mezarları sakladılar ama mezar yeri parası da aldılar
Başbakan ve iki bakanı asmakla da kinleri sönmeyen darbeciler, vefatlar sonrası iplerin yanı sıra mezar yeri parasını da ailelerden istemişlerdi. Cuntacılar, uzun bir süre aile fertlerinden bile mezar yerlerini saklamalarına rağmen bu saklı yerlerin de parasının tahsilinin peşine düşmüşlerdi.
Basın idam fotoğrafı için büyük paralar ödedi
Bu arada basına yansıyan o talihsiz ama çok meşhur fotoğrafların satışı da uzun yıllar konuşulmuştu. Dönemin kartel basını, cuntacıların açık artırmayla satışa çıkardığı idamın hemen öncesi, idam esnası ve sonrasındaki fotoğrafları büyük paralarla satın alıp, iştahla manşetlerine, kapaklarına, sayfalarına taşımışlardı.
Ortalama bir hücre bile daha insaniydi
Darbeciler öylesine bir hınçla yönetime el koymuşlardı ki, gözaltı, tutuklama vb süreçlerde asgari şartları bile yerine getirmiyorlardı. Demokrat Parti Bursa Milletvekili Agâh Erozan’ın İmralı’daki fotoğrafına yansıyan ortam o yıllarda kullanılan standart hücreyle alakası olmayan, “hücre” bile denemeyecek küçüklükte ve insanî ihtiyaçların asla sağlıklı giderilemeyeceği bir ortamdı. Bir kişinin güçlükle sığabildiği hücrede “tuvalet” ise yatağın dibinden geçen lağım borusunun üzerinde açılan bir delikten ibaretti.
Kaynak : ensonhaber