Vicdan mı? E her sabah aynaya baktığımızda karşımızdakine hesap veririz ya, işte or’da vicdanla muhasebe başlar Allah tüketmesin bizi sabah sabah.
E bu durumda vicdan için;
‘Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildiren gerçek ve tek ahlak hocasıdır’ dersek olmaz mı? bal gibi olur.
E din? Özetle ‘inanç ve de buna bağlı kurallar ve de değerler bütünü’ değil mi? E bu da tamam.
Başka?
Bunların bir de özgürlük vaziyetleri var ya;
“Toplumdaki herkes özgür bir’şekilde istediği dinin vecibelerini yerine getirebilir” der bir’çok anayasa. Bu süreçte Kendimiz eder, kendimiz buluruz hep.
Sonuçta ne ekersek onu biçeriz. Hayat böyle bir döngü içerisinde mi? Kesinlikle evet. Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde özellikle yine bu aralar sosyal medyada ‘namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, şehâdet getirmek ve hacca gitme’ üzerinde birbirimizi yerken, spor dünyasında hep örnek aldığımız teknik direktör Jose Mourinho, futbolcular Sergio Ramos ve Wayne Rooney, basketbolcular Paul Gasol ve Cobe Braynt veya eski bisikletçi Lance Armstrong ve şampiyon bisikletçi Chris Froome, eski boks ustaları Muhammed Ali ve Mike Tyson sürekli olarak din bilginlerinden terapi dersleri alıyorlarmış.
Bunlarla birlikte Katalanların mâbedi Camp Nou Arena’da da futbolcu soyunma odalarına bitişik bir de ibadet amaçlı küçük bir kilise var.
Adamlar gerek maç öncesi, gerekse maç bitiminde veya gol esnasında ha’bire sağlı sollu istavroz çıkarmaya dursunlar, bu durum bizde olsa dinci diye kapının önüne koymakla kalmaz, bu süper yetenekleri bir de fişleyerek afaroz ederdik.
Bizler din işlerini tartışaduralım, Avrupa Birliği ve Amerika’da bu konular üzerinde sporcu performanslarını arttırma amaçlı kürsüler kuruldu.
Stres, kaygı ve korku yönetiminde din’e sarılan pek çok mental antrenör var artık. Takımdaşlık ve karşısındakini koruyup kollama adına Fair Play eğitimi içerisinde vicdan meselesi de inceleniyor arık.
İşte, biz islâm’la uğraşırken, millet nelerle uğraşıyor.
Sonuçta spor endüstrisendeki performans yönetiminde de bir’dizi din ve vicdan meselesi var artık. Haa, bu arada yorgan, yastık, asansör fantazisi, kız çocuklarını zorla everme vaazları, Esenboğa’da zikir şovu işleri filan;
Yeni 28 Şubat krizi senaryoları mı bilemeyiz ama bunlar kesinlikle Tasavvuf Ehli’nin yapacağı işler değil; Hepsi de Şeytan’ın Maskarası ve de Saltanatı; 3-5 aklı evvelin yaptığı abuk ve de sabuk maskaralıklar;
Yine sosyal medyada tövbeler olsun 3-5 hilkat gâribesi sakallı amcanın maymun maskarası garagöz açıklamaları da Ümmet’i bağlamaz;
Bu zavallı maşa’ların âlemlere rahmet olmuş Îslâmiyet’le yakından uzaktan âlâkası yok;
Bu işlere girenler de camide/sokakta bomba patlatan terör örgütleri gibi CEHENNEME KÜTÜK İnşAllah;
Bunların Allah-u Ekber deyişlerine bakmayın; Bu tiplerin bu mübârek deyişlerine Melekler de kulaklarını tıkar;
Neyse, isteyen istediğine inansın; iş’bu konuda uzun’uzadıya yorum ehli değiliz; Akıl – Ezan; Cümlemiz için…