6 Nisan 2018 tarihli Türkiye gazetesi “Erdoğan noktayı koydu: Erken seçim olmayacak”başlıklı haberinde “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir türlü gündemden düşmeyen erken seçim tartışmaları konusunda son noktayı koydu “Artık bu tartışmaları gündemden çıkarın… dedi” diye yazmıştı. “Türkiye’de seçimler vaktinde yapılacaktır. Erken seçim yoktur. Vaktinde seçim vardır bunu daha kaç kere tekrar edeceğiz? ‘Yok’ diyoruz…..AK Parti geleneğinde vaktinde seçim vardır. Bu geleneğe alışmayanlar alışmak zorundadır.” Bunları kim söylüyordu? Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ. İktidar birçok kez benzeri görüşler açıklamıştı. Tabii Türkiye şimdi erken seçimlere gidiyor. Daha doğrusu baskın seçimlere gidiyor. Seçimleri iki ay sonraya almak başka nasıl yorumlanabilir? Erken seçim kararı ile birlikte TBMM’nde OHAL’i üç ay daha uzatma kararı alındı. Yani 24 Haziran seçimleri OHAL koşullarında yapılacak. Bunun ne anlama geldiğini herhalde herkes kavrayabilir.
İktidar erken seçim konusunda U dönüşü yapmış gibi görünüyor.Bu ani değişiklik konusunda ileri sürülen gerekçeler hiç inandırıcı değil. Ortada siyasi hesap kitap var. Türkiye’nin gidişatı iyi değil. Ekonomi iyi gitmiyor. Ülke OHAL’siz yönetilemiyor. Bu koşullarda Kasım 2019’u beklemek yerine baskın seçim yapmak akla uygun. İyi Parti’yi seçim dışı bırakmak, muhalefete fazla zaman tanımamak da bu hesaba dahil gibi.Cihangir İslam “hükümetin başka şansı yoktu. Aksi takdirde siyasi ve ekonomik istikrarsızlık kontrol edilemez bir boyuta ulaşacaktı” diyor.U dönüşün gerçek nedeni bu.
Seçimlerin altyapısı zaten hazırlanmıştı. Bu konuda iktidarın isteklerine uygun yasal düzenlemeler TBMM’den geçirilmişti. Hürriyet gazetesinde Sedat Ergin’in aktardığı gibi 16 Mart’ta yürürlüğe giren Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanunçok tartışmalıdır. Bu kanun seçim ittifakı yapan partileri yüzde 10 barajından muaf tutuyor, ittifak kurmayan partileri ise baraja tabi kılıyor. Eşitlik bunun neresinde? Baraj muafiyeti kimin için? Tabii iktidarın ortağı MHP için. Yasada başka neler var? Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları da geçerli kabul edilecek. Oy pusulası gibi sandık kurulu mührü bulunmayan zarflar da geçerli sayılacak.Sandık kurullarının başkanları sadece kamu görevlileri olacak. Yasa değişikliğiyle, nihai onay yetkisi Yüksek Seçim Kurulu’nda kalmakla birlikte, valilere seçimle ilgili bir dizi talepte bulunma yetkisi tanınmıştır. Bunlar arasında “o yerdeki sandıkların en yakın sandık bölgelerine taşınması, sandık bölgelerinin birleştirilmesi, seçim bölgelerinin birleştirilmesi, seçmen listelerinin karma şekilde düzenlenmesi” gibi başlıklar yer alıyor.Aynı binada oturan seçmenlerin farklı sandıklarda oy kullanmaları mümkün kılınmıştır. Sandık çevresinde düzenin bozulması halinde vatandaşlara da ihbarda bulunma yolu açılmıştır. Erken seçimler işte bu yasa ile yapılacak.
Bu durumda sorulması gereken soru şudur. Özgür ve adil bir seçim olması ihtimali var mı? Karar gazetesinde Akif Beki “Belli ki eşit şartlarda bir yarış yaşanmayacak” diye yazdı. Türkiye henüz Rusya veya Mısır değildir ama demokrasi, hukuk devleti bağlamında çok gerilediği ortada. Ülkede oluşan koşullarda adil seçim zor. Öncelikle OHAL var. Yüksek Seçim Kurulu tarafsız olacak mı? Seçimlerin adil olması için yarışa katılacak olanların eşit şartlarda yarışmaları, bir oyuncu lehine elverişli koşullar olmaması gerekir. Buna İngilizce’de “level playing field” denir. Peki Türkiye’de yarışmanın eşit şartlarda olması mümkün mü? Medyanın, basının durumuna bakmak yeter. Taha Akyol “AK Parti’nin medya gücü ise, 1950’den beri hiçbir iktidarın görmediği çaptadır” sözleriyle durumu özetledi. Seçmenlere dengeli bilgi, haber, yorum aktarma olanağı olmayacağı ortada. İktidar geçmiş seçimlerde devlet olanaklarını kullanmaktan çekinmedi. Şimdi çekinecek mi? Anayasa referandumu sürecinde yaşananlar şimdi de yaşanacak. İktidar, seçimleri kazanmak için elinden geleniardına koymayacak. Elindeki tüm olanakları kullanacak. Muhalefet partileri hazırlıklarını bunun bilinci içinde yapmalıdır.
Eşitsiz koşullarda da olsa 24 Haziran’da sandık seçmenin önüne konacak. Türkiye, tarihinin en önemli seçimini yaşayacak. Halk, demokrasi, adalet, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, basın özgürlüğü, ekonomik kalkınma ile tek adam rejimi arasında seçim yapacak.
Seçmenlerin sorumluluğu çok büyük. Türkiye’nin kaderi ellerinde olacak. Ülke bir dönüm noktasında. Bakalım içine girilen labirentten çıkılabilecek mi?