Brexit için süre azaldıkça İngiltere’nin sancıları artıyor. Brexit Bakanı David Davis ve Dışişleri Bakanı Boris Johnson’un arka arkaya istifaları krizin dışa vurmasıydı. İki bakandan sonra iki Muhafazakâr Parti başkan yardımcısı da istifa etti. Başbakan Theresa May boşalan bakanlıklara hemen atama yaparak hasar kontrol çabası başlattı ve “düzenli” Brexit vaadinde bulundu. En azından şimdilik Başbakan’a karşı ciddi bir başkaldırı beklenmiyor. Ancak Muhafazakâr Parti içindeki sancılar, kavgalar devam edecek. Zaten İngiltere’yi bu kötü noktaya getiren bu partinin içindeki kavgalardı. Hatırlayalım. Eski Başbakan David Cameron partisi içindeki kavgaları çözümleyeceğini zannederek AB üyeliği konusunda hatalı referendum kararını almış, referendum kampanyasını iyi yürütemeyerek kaybetmişti. Tabii bu sonuçta İşçi Partisi’nin izlediği hatalı politikanın da payı vardı. Brexit yanlıları referandum öncesinde halka birçok yalanlar söylemiş, gerçekçi olmayan vaadlerde bulunmuştu. Şimdi Brexit yaklaştıkça bunun ülkeye vereceği zarar, ortaya çıkacak fatura daha iyi anlaşılıyor. İş dünyası AB ile köprülerin tamamen atılmasını istemiyor.
29 Mart 2019’da İngiltere’nin AB’den çıkması gerekiyor. Yani geriye 9 ay gibi bir süre kaldı. Buna rağmen AB ile henüz bir anlaşmaya varılmış değil. Muhafazakâr Parti içinde “Hard Brexit”, “Soft Brexit” kavgaları keskinleşirken İngiltere hükümetinin AB’ye ne istediğini aktarması gerekiyordu. İşte bu noktada Başbakan May geçen cuma Chequers’de hükümeti toplayarak “yumuşak Brexit” yönünde karar aldı. Ekonomik gerçekler bunu gerektiriyordu. Bu karar AB’de memnunlukla karşılandı. Ama iki bakanın istifası İngiltere’yi yeniden krize sürükledi. AB ile anlaşmalı boşanmanın mümkün olup olmayacağı sorusu yine gündeme geldi. Başbakan May bir yandan koltuğunu korumaya, bir yandan da parti içindeki dengeleri gözetmeye çalışıyor. Yaptığı atamalar bunu yansıtıyor. Yeni Brexit müzakerecisi Dominic Raab, Brexit taraftarı. Brexit taraftarı Michael Gove istifa etmedi. Hard Brexit yanlıları mücadeleden vazgeçmeyecekler ve Başbakan May onlarla köprüleri atamaz. Bu durumda İngiltere’de belirsizlik devam edecek. Ne olacağını tahmin etmek zor.
Peki İşçi Partisi ve lideri Jeremy Corbyn ne yapıyor? Hiçbir şey. “Hükümet düşer, erken seçime gidilir ve biz kazanırız” hesapları ötesinde yapılan bir şey yok. Aslında İngiltere’nin bu hallere düşmesinin esas nedeni İşçi Partisi’nin zamanında yaptığı hatalardır. Parti liderliğine David Miliband seçilseydi gelişmeler çok farklı olacaktı. Az farkla Ed Miliband parti lideri oldu ve başarılı olamadı. Muhafazakârlar seçimleri kazandı. Başbakan Cameron da referendum kararı aldı. İşçi Partisi, seçimleri kaybeden Ed Miliband’ın yerine daha büyük hatayla Jeremy Corbyn’i seçti. Corbyn eski model bir sosyalist ve AB üyeliğine karşı. Bu nedenle Brexit referandumu sürecinde İşçi Partisi tüm gücü ile AB’de kalma kampanyası yürütmedi. Çıkış noktaları farklı olsa da Muhafazakâr Parti içindeki Brexit yanlıları ile Jeremy Corbyn AB’ye karşı olma hedefinde birleşiyorlar. Bu da İngiltere için büyük talihsizlik. Halbuki AB ile müzakerelerde makul bir sonuca ulaşabilmek için İşçi Partisi’nin rolü önemli olabilirdi. Corbyn’de böyle vizyon yok.
Boris Johnson’un Dışişleri Bakanlığı’ndan istifa etmesi çok iyi oldu. Herkes David Davis’in ilkesel nedenlerle, Boris Johnson’un da kariyerizm nedeniyle istifa ettiği noktasında birleşiyor. Johnson fazla abartılmış bir politikacı. Dışişleri bakanı olarak başarılı değildi. İkinci sınıf bir dışişleri bakanı oldu. Gözü başbakanlıkta ama istifa kararı ters tepti gibi. Basında çok eleştiri aldı. Şimdiki krizde Theresa May sandalyesini koruyabilirse Johnson unutulacak. Şimdiden gözler yeni isimlere çevrilmiş durumda. Bunlardan biri yeni müzakereci Dominic Raab.
Bütün bu kavgaların ötesinde önemli olan İngiltere gibi bir ülkenin geleceğidir. Brexit yanlıları AB dışına çıkınca her şeyin güllük gülistanlık olacağını söylüyorlar. Bu doğru değil. AB ile bağlarını tamamen koparmış bir İngiltere’nin ekonomisi ciddi şekilde zorlanacak. “Başka ülkelerle ticaret anlaşmaları imzalayacağız” hayalleri büyük olasılıkla istenen sonucu vermeyecek. Halihazırda içinde oldukları dev pazarı bırakacaklar ve yeni pazarlar arayacaklar. Allah akıl versin. İngiltere dönüp dolaşıp Avrupa’nın kapısına gelecek ama fatura ağır olacak. Bu noktadan sonra zararı asgariye indirme çalışması yapılabilir. Tabii Muhafazakâr Parti içindeki kavgalar buna izin verirse. “Ne olacak bu İngiltere’nin hali?” sorusunu sormaktan başka ne yapabiliriz?