Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers, Türkiye’de yaşanan depremin herkesi derinden üzdüğünü, çok fazla can kaybı olduğunu söyledi, deprem sonrasında muhalefetin her zaman yardıma hazır olduğunu, sert çıkışlar yapmamaya da özen gösterdiğini ancak hükümetin ‘Ben yaptım oldu’ yaklaşımı ve üstten bakan bir tavırla davrandığını belirtti. Kıbrıs Türk halkının depremden beri dayanışma ruhu ile hareket ettiğini ancak hükümetin attığı adımlarda güven vermediğini belirtti.
Ülkeye gelen depremzedelerin kayıt altına alınmadığına dikkat çeken Rogers, konuya ilişkin şöyle konuştu: “6 Şubat tarihi bir milattır, çok şey değişmiştir. Hükümetin de silkelenip değişme zamanı gelmiştir. Devlet olmanın gerekliliğini yerine getirmelidir. Hükümetin samimiyet testine tutulması gerekir. Hükümet ciddiyetten öyle uzak ki; 6 şubattan sonra ülkemize gelen depremzede sayısıyla ilgili net bir sayıya sahip değiliz. Nasıl bir hükümet bu kadar basit bir konuyu bile netleştiremez. Hükümetten biri çıkıyor üç bin 800 kişi diyor, diğeri çıkıyor bin 500 kişi geldi diyor, Cumhurbaşkanı ise beş bin kişiden bahsediyor. Tüm bu karmaşadan sonra İçişleri Bakanı ‘Ülkeye kaç kişi geldiğini doksan gün sonra açıklayacağım’ diyor. Çünkü bu ülkede yasal kalma süresi doksan gündür. Bu açıklamadan anlıyoruz ki; o süre içinde ülkeden çıkmayıp kalan depremzede sayılacak. Bu yaklaşım kesinlikle devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz, sayıyı muhaceretin bir tuşla biliyor olması gerekir. Belli ki bu konuya ilişkin gerekli kayıtlar tutulmadı. Depremden sonra mevcut muhaceret tüzüğü de askıya alındı, cezası olanların da ülkeye cezasını ödemeden girmesi sağlanıyor. Depremzedeler açısından bunun yapılmasını insani açıdan önemsiyorum elbette, ancak bu kişilerin barınma ihtiyacı, eğitim ve sağlık ile ilgili ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için planlama yapmak gerekiyor. Bunun için de gelen kişilerin kayıt altına alınması şarttır. Zaten Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ülkemize gelenlerle kapasitesini çoktan aşan devlet okullarımızın eğitim verebilmesi için, gelenlerin sayılarının bilinmesi ve okulların kapasitelerine göre bu öğrencilerin de dağıtılması gerekir. Bu kişilerin sağlık hizmetlerine erişimi ve barınmasının planlanması gerekir. Dolayısıyla bir mağduriyet yaşanmaması için sayıyı bilmemiz ve planlamayı iyi yapmamız lazım. Gerek kayıt altına alma noktasında, gerek kaynak yaratma noktasında günü kurtaran değil sürdürülebilir bir sistemin olması şarttır.”
“HALKTA GÜVEN YARATACAK ÖNLEMLER ACİLEN ALINMALI”
Şu an her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç olduğuna işaret eden bağımsız milletvekili Rogers, popülizm için süslü laflarla öne sürülen vaatlere kimsenin inanmadığını, vatandaşın söz değil eylem görmek istediğini aktardı: “Hükümet aslında iyi örneklerle neyi nasıl yaptığını halka göstermeli ki bunu gören toplum da arkasından gelsin. Hükümet bunu yapmaktan o kadar uzak ki; hükümet ortağı bile diğer partileri bir ileri iki geri gitmekle eleştiriyor. Biliyorsunuz ki; kesintilerle ilgili kararname geri çekildi ve konuyla ilgili bir komite kuruldu. Komiteye gelen tüm paydaşlar da güven oluşturulması için bazı başlıklardan bahsediyor. Birincisi; bir fon oluşturulması, afet kaynağının fona aktarılması ve şeffaf, denetlenebilir bir sistemle kaynağın kullanılması. İkincisi ise daha kalıcı çözümler üretilmesi; örneğin insanların yıllardır görmeyi beklediği vergi adaletinin artık sağlanması. Hepimiz biliyoruz ki bu ülkede yeterli kaynak vardır, yeter ki kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınsın. Birileri vergisini düzenli olarak öderken, diğerlerinin ödemeyip sürekli de affedilmesi kamu vicdanını yaralayan unsurlardan biridir ki hükümet vergi affının süresini yine bu ay sonuna kadar uzatmıştır. Tabii ki bu vergi adaleti, partilisine farklı bir muamele yapmadan sağlanmalı. Sürekli çıkarılan aflarla, çalışanının kaydını gününde yaptıran, ödemesini düzenli yapanların cezalandırılması, kaçak işçi çalıştıranın ödüllendirilmesi durdurulmalıdır. Mevcut teşvik yasalarının da elden geçirilmesi gerekir. Uçsuz bucaksız yatırım teşvik programlarımız var. Bunların amacına hizmet eder şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. Üretim sektöründe ise kaliteyi artırmak için teşvik verilmelidir. Teşvik, vergi ve çalışma hayatının düzenlenmesi ve kayıt altına alınması bütünlüklü olarak ele alınmalı ve hayata geçirilmelidir. Kayıt dışı ekonominin ülkemizde %65 civarlarında olduğu düşünülüyor. Mevcut yasalarla kayıt dışılığın büyük miktarda önlenebilmesi mümkün, yeter ki niyet olsun. Bir de uzun süredir bekleyen yasa tasarıları var: örneğin hükümet kurulduğu günden itibaren hazır olduğunu iddia ettiği elektronik şans oyunları yasası ve kripto yasası gibi yasa tasarılarını hala meclise göndermemiştir. İvedilikle bu tasarıları meclise getirerek yasallaşmasını sağlamalı ve bu alanlardaki kayıt dışılığın da önüne geçilmesi gerekir. Böylece sürdürülebilir bir ek kaynak yaratmak da mümkün olacaktır.”